Malumunuz geçtiğimiz günlerde İstanbul için yoğun sayılabilecek bir yağışlı hava atlattık. Tüm ara sokaklarımız, ana caddelerimiz dahil karlarla kaplandı ve trafikte aksamalar yaşandı.
Gerek vatandaşlarımızın araçlarıyla trafiğe çıkmama konusunda gösterdikleri özveri, gerekse İstanbul Büyükşehir Belediyesinin E-5 ile Tem gibi yollarda yaptığı tuzlama çalışmalarıyla ara sokaklar haricinde yağışlı havayı bu sefer kolay atlattığımız söylenebilir.
Güneşin yüzünü göstermesi ve hava sıcaklıklarının 15 derecelere kadar yükselmesiyle İstanbul üzerindeki kar örtüsünün tamamiyle ortadan kalktığını söyleyebiliriz. Ancak birkaç günlük ev istirahati ve bir günlük toplu taşıma çilesinin ardından kendi aracımla yola çıktığımda farkettim ki, hayatın normale döndüğünden bahsedebilmek için biraz daha beklemeliyiz.
Sebep basit; Çünkü yollarda derin çukurlar oluşmuş.. Aslında birkaç gün araç kullanmayıp yola çıktığımızda hergün geçtiğimiz yollar üzerinde oluşan yeni çukurlar sebebiyle o yolları tekrar tekrar öğrenmeye alışık bir milletiz. Ancak sebep kar yağışı olduğunda durum biraz daha farklılaşıyor. Asfalt üzerindeki küçük çatlaklara sızan sular hava sıcaklığının 0 derecenin altına düşmesiyle donuyor ve asfaltı içten patlatıyor. Yol açma çalışmalarında kullanılan ağır iş makinelerininde etkisiyle asfalt parçaları yerlerinden kopuyor ve yollarda normalde rastlamaya alışık olmadığımız kadar çok sayıda yeni çukur oluşuyor.
Aslında bu konuda eleştiri yapabileceğim bir durum sözkonusu değil. Belki ömrü 2 yıl değilde 10-20 yıl vadesinde olan kalitede malzeme kullanarak bu sorunun önüne geçilebilir ancak onlarca yıldır hiç iyileştirme yapılmadan uygulanan asfaltlama tekniğinin sorumluluğunu mevcut İBB yönetimine yüklemek niyetinde değilim.
Benim asıl bahsetmek istediğim bu çukurlarla karşılaşıldığında nasıl tepki verilmesi gerektiğiyle ilgili. Bir çoğumuz yolumuzun üzerinde bu tip derin çukurlarla karşılaştığımızda refleks olarak ayağımızı fren pedalına atmaktayız. Ancak bu insani refleks aslında aracımızı korumaktan ziyade sakınca teşkil ediyor... Yavaşladığımızda tekerlekler çukura tam olarak giriyor ve ani bir engelle karşılaştığında büyük bir tepki kuvvetine maruz kalıyor. Oysa ki uzunluğu çok büyük olmayan çukurlara hızımızı koruyarak girmemiz durumunda tekerleğimiz çukura daha az gireceğinden çukur bitişinde de doğru orantılı olarak daha ufak bir tepki kuvvetine maruz kalıyor.
Derin çukurlara girmek aracımızın tekerleklerine, jantlarına ve akslarına ciddi zararlar verebilmekte. Bu zararlar jantlarda eğilme, lastiklerde balon ve gümleme riski ile aks kırılmasına kadar varabiliyor.
Tabiki uzun yılların reflekslerini değiştirmenin kolay olduğunu iddia edemem ancak araçlarımızı özellikle kar yağışı sonrası yollarda açılan çok sayıda çukurdan koruyabilmek için ufak bir tavsiyede bulunabildiysem ne mutlu...